Kayıtlar

SESSİZLİK

Resim
  Gecenin içinden geçen dar bir orman yolu. Ay ışığı ara sıra dalların arasından süzülüyor. Eski bir arabada 4 kişi… 2 kız ve 2 erkek E1, E2, K1 ve K2. 25 yaş civarı, genç, özgür, umursamaz. Şarkı söylüyorlar. Kahkahalar... Camdan sarkan kollar... Bir şişe dönüyor elden ele. K1 direksiyonda, çakırkeyif. Gözleri yolda ama dikkatsiz. Arabanın içi boğuk sarı ışıkla aydınlanıyor. Bir anda… TAK! Tekerleğin altından bir şey geçer gibi olur. Araba sarsılır. Fren sesi… Herkes bir anda susar. SAHNE 2: “Çarpma” K1:     “Hassiktir ya... Araba mıydı o? Taşa mı çarptık?” E2:     “Lan dur dur… dur! İn bak!” Kapılar açılır. Gece sessizliğinde sadece motorun cızırtısı duyulur. Far ışığında... Bir kedi. Yerde kıvrılmış, boynu ters bir açıyla kırılmış. Gözleri açık ama boş. Kan yavaşça asfaltı ıslatıyor. SAHNE 3: “Tepkiler” K1 dizlerinin üzerine çöker. Ama kediye değil, arabasına bakar.     “Araba mahvoldu ya… far gitmiş olabilir.” E1:     “Sakin ol… su dökeri...

RÜYA

Resim
  Gece 02:47 Oda sessiz. Yarı açık bir pencere, rüzgarın perdeyi hafifçe oynatmasına izin verir. Abraham yatağında doğrulur. Göz kapakları ağır. Gün uzun geçmiştir; evraklar, konuşmalar, insanların yorucu sesleri… Sonunda yastığa yaslanır. Gözlerini kapatır. Ve... uyku karanlığına düşer. SAHNE 2: “Rüya” Abraham bir masada oturuyor. Geniş, loş bir stüdyo gibi. Etrafı tuvallarla çevrili. Elinde bir fırça. Gülümsüyor. Kendine bir eğlence yaratmış: Sol kolunu mora boyuyor. Dirseğinden bileğine kadar, rüya boyasında parmaklarını gezdiriyor. Gülerek:     “Sanat dedikleri buysa, ben modernizmin kralıyım...” Bir tabloya birkaç fırça darbesi daha vurur. Ama her şey buhar gibi kaybolur. Sabah değil. Güneş doğmamış. Ama Abraham gözlerini aralar. Hafif bir sersemlik. Rüyadan çıkmanın ağırlığı hâlâ omuzlarında. Başını yastıktan kaldırır. Elini yüzüne götürmek ister... O an fark eder. Sol kolu... mor. Gerçek bir morluk değil. Boya gibi. Rüyadaki gibi. Ama bu... gerçek. Gözlerini kırpış...

AYNA

Resim
  Nehir, içine kapanık, sessiz, gözlemci bir üniversite öğrencisidir.   Uzun süredir karşı bölümde okuyan Doruk adında bir çocuğa platoniktir. Onu kantinde izler, sosyal medyasına sessizce bakar ama asla konuşmaz.   Nehir, odasında tek başına geçirdiği uzun gecelerde hayal kurar. Aşkı hep içindedir.   Arkadaş çevresi çok dardır, günlük tutar. Aşırı hayalci biri ama zamanla gerçekle hayali ayırt etmede zorlanmaya başladığını düşünür.       Bir gece yarısı, elektrikler kesilir. Nehir, odasında bir mum yakar.       Aynaya bakarken, birden ayna buğulanır gibi olur ve aynada Doruk’un yüzü belirir.       Nehir panikler, gözlerini ovuşturur, ama görüntü gitmez.       Doruk, kendi odasındadır. Kitap okurken, sonra telefonu çalar, bir konuşma yapar.       O an Nehir, adamın o anki halini görmeye başladığını fark eder ama adam onun aynadan baktığını bilmez.       Nehir başta bunu bir ...