Gecenin içinden geçen dar bir orman yolu.
Ay ışığı ara sıra dalların arasından süzülüyor.
Eski bir arabada 4 kişi…
2 kız ve 2 erkek
E1, E2, K1 ve K2.
25 yaş civarı, genç, özgür, umursamaz.
Şarkı söylüyorlar.
Kahkahalar...
Camdan sarkan kollar...
Bir şişe dönüyor elden ele.
K1 direksiyonda, çakırkeyif.
Gözleri yolda ama dikkatsiz.
Arabanın içi boğuk sarı ışıkla aydınlanıyor.
Bir anda…
TAK!
Tekerleğin altından bir şey geçer gibi olur.
Araba sarsılır.
Fren sesi…
Herkes bir anda susar.
SAHNE 2: “Çarpma”
K1:
“Hassiktir ya... Araba mıydı o? Taşa mı çarptık?”
E2:
“Lan dur dur… dur! İn bak!”
Kapılar açılır.
Gece sessizliğinde sadece motorun cızırtısı duyulur.
Far ışığında...
Bir kedi.
Yerde kıvrılmış, boynu ters bir açıyla kırılmış.
Gözleri açık ama boş.
Kan yavaşça asfaltı ıslatıyor.
SAHNE 3: “Tepkiler”
K1 dizlerinin üzerine çöker.
Ama kediye değil, arabasına bakar.
“Araba mahvoldu ya… far gitmiş olabilir.”
E1:
“Sakin ol… su dökeriz, çıkar o leke. Hem… neyse ki insan değil. Ucuz atlattık.”
K2:
“Kediydi o değil mi?”
E2 ayağa kalkar.
Cebinden sigarasını çıkarır.
“Ne işi vardı lan yolun ortasında zaten? Karşımıza çıkmasaymış, haha…”
Gülerler.
K2 hariç.
O sessizce kediye bir kez daha bakar ama bir şey söylemez.
K1 gazlar.
Arabaya binerler.
Ve yolculuk devam eder.
Arka koltukta, camdan dışarı bakan K2’nin gözlerinde rahatsız edici bir huzursuzluk vardır.
Kedi hâlâ oradadır.
Gece, kamp alanına vardıklarında artık saat 23:00’ü geçmiştir.
Arabanın farları boş bir açıklığı aydınlatır.
Çevre tamamen orman.
Uzakta baykuş sesleri, böcek vızıltıları.
Grup gülerek, birbirine bağırarak çadırları kurmaya başlar.
Her ağızdan küfür eksik olmaz.
Alkol hâlâ ellerde dönüyor.
E1:
“Lan şunu tutsana salak! O değil, o değil lan! İpin öbür ucu!”
(arkadan kahkahalar)
K1:
“Şu çakmağı kim aldı! Hay ben sizin...”
Bir anda...
Bir ağaç dalında öten ince, tiz bir kuş sesi.
Tiiit… tiiiit… tiiiit...
Kamp sessizleşir anlık.
E1:
“Sussana be pis yaratık! Beynimi oydu sesinle.”
E2:
(şişeyi dikip içtikten sonra)
“Susmuyorsa susturmayı bileceksin.”
E1:
(kahkahayla)
“Hah! Sen okçuydun dimi? Ne diyorsun, göster bakalım olimpik yeteneklerini.”
E2 başını sallar.
Arabanın bagajını açar.
Oradan bir yay çıkar.
Ve özel taşıma çantasında oklar.
Sırtını gerer.
Nişan alır.
Ormanda sessizlik.
Ve...
“Fiiiçşşk!”
Ok...
kuşun gövdesini deler.
Kan, kanatların arasından sıçrar.
Kuş yere pıt diye düşer.
Kamp kahkahaya boğulur.
E1:
“Yemin ederim gol gibi ya!”
K1:
“VAR’a gerek yok, direkt öldü!”
Şişeler tokuşturulur.
Birileri alkışlar.
E2 gururlu.
Ama...
K2 sessiz.
Gözleri hâlâ yerde yatan minik kuşun üstünde.
Kanlı tüyleri rüzgarla kıpırdıyor.
SAHNE: “Sabah”
Güneş tepeleri yavaşça boyamaya başlamıştır.
Kuşlar cılız cılız öter.
Orman bu sabah... farklı bir sessizlik içindedir.
Çadırların fermuarları açılır.
Yüzleri uykulu, saçları dağınık, gözleri kızarık dört genç...
Yavaş yavaş dışarı çıkar.
E1:
(gerinirken)
“Off… kafam davul gibi lan.”
“Kim dövdü beni gece?”
E2:
(sarhoş gülümsemeyle)
“Ben dövdüm. Aşkla.”
K1:
“Oğlum biri şu suyu verin de kendime geleyim. Leş gibiyim ya.”
K1 ve E2 çadırdan biraz uzaklaşıp ağaçlara yönelirler.
Ormanın içine doğru işemeye başlarlar, umursamaz.
E2:
“Hadi yardım etsene hahaha.”
K1:
(güler)
“Seni orospu çocuğu!”
Beraber gülerler.
Doğa umurlarında değildir.
Ne kedi… ne kuş…
K2, çadırının önünde sessizce oturur.
Yüzü hâlâ düşüktür.
Elinde bir kahve kupası.
Gözleri uzaktaki ağaçlarda.
E1 döner:
“Hey senin neyin var be?
Dün geceden beri donuksun.
Eğlenmeye geldik buraya, hadi biraz keyfine baksana.”
K2 hafif bir gülümsemeyle başını sallar.
Sesi yumuşaktır ama içinde bir soğukluk vardır:
“İyiyim. Sorun yok.”
(duraksar, içinden geçirir)
“Eğlenmeye geldik…
Ama hayvanlara zarar vermeye değil.”
Bunu kimse duymaz.
Duysa da umursamazdı.
📍 SAHNE: “Sınır”
Sabah saat 11:00.
Güneş artık kavurucu şekilde vuruyor.
Ormanın içi garip biçimde sessiz.
Kamp alanında bir çığlık yankılanır.
“AAHHH!!”
K1 çadırının önünde sıçramış, geriye çekilmiş halde durur.
Gözleri dehşetle bir noktaya dikilmiş.
Teni solmuş.
E1 hemen koşar.
E1:
“Ne oldu lan, ne var?!”
K1 eliyle bir noktayı gösterir.
Yerde küçük bir hamster.
Kirli ama masum.
Korkmuş şekilde titriyor.
K1:
“ALIN ŞUNU UCUBEYİ! YANIMA GELMESİN!”
“BENİ ISIRDI!”
E1 gülerek sopa alır.
“Demek benim kadınımı korkutursun ha?”
“Al sana, pis ucube!”
Hamster’a sopayla vurur.
İlk vuruşta hayvanın sesi kesilir.
İkincide kemikleri kırılır.
Üçüncüsünde kan fışkırır.
Hamster, çadırın yanında hareketsiz yatar.
Kırmızı bir leke zemini boyar.
Sessizlik.
Ve ardından...
K2 patlar.
K2:
“YETER BE! YETER!!!”
“N’aptığınızı sanıyorsunuz siz AMINA KOYDUĞUM ÇOCUKLARI?! NEDİR BU?!”
Grup bir anda susar.
K2 ayağa kalkar, gözleri dolmuştur ama sesi dimdik.
“Masum bir canlıyı eğlence diye ezmek ne demek?!
N’apıyorsunuz lan siz burada?!
Biz buraya kamp yapmaya geldik, doğayla olmaya geldik…
HAYVAN KATLETMEYE DEĞİL!!!”
Sessizlik.
Sonra…
E2 hafifçe güler.
“Hah… sen amma taktın ha. İki tane hayvan ölünce dünyayı mı kurtarıcan?”
E1:
“İyice doğa anaya bağladın sen de. Rahat ol be!”
K1, sopayı hâlâ elinde tutarak dalga geçer:
“Kurbanlar için bir dakikalık saygı duruşu mu yapsak?”
Grup güler.
Ama gülüşlerin yankısı, ormanın derinliğine karıştığında..
SAHNE 7: “Doğa Ana”
Gece.
Uzakta bir kulübe.
Ay ışığında neredeyse görünmeyecek kadar doğaya karışmış.
İçeride...
Kadim tılsımlarla dolu bir masa.
Çevresinde hayvan figürleri.
Tütsüler yanıyor.
Rüzgâr olmadan, perde oynuyor.
Masada oturan bir kadın:
Doğa Ana.
Saçları toprağı andırır gibi koyu ve dağınık.
Yüzü bilge, gözleri ise sanki... her şeyi gören.
Gözlerini kapatmıştır.
Ama duyuyordur.
Hayvanların sesini.
GÖRÜNTÜLERLE İÇ İÇE
Gözlerini kapattığında...
Bir kedinin çığlığı.
Kuşun ölüm anı.
Hamsterın kan sıçrayan bakışı.
Tüm görüntüler... Doğa Ana’nın zihnine akıyor.
Birden gözlerini açar.
Gözleri... parlak beyaz.
Öfkeyle ayağa kalkar.
SAHNE: “Kaçırılış”
Grup, kamp alanında gece içki içerken yavaş yavaş bayılır.
Birdenbire bir sis yayılır.
Zihinleri ağırlaşır.
SAHNE 9: “Mağara”
K1, E1, E2, K2
Gözlerini açtığında...
Bir mağaranın içindedirler.
Duvarlar yosun tutmuş, zeminde hayvan kemikleri vardır.
Ama elleri, ayakları bağlı değildir.
Yine de...
Kımıldayamazlar.
K1:
“Noluyo lan burası neresi amk?”
E1:
“Oğlum bu ne şaka mı bu?! Kıpırdayamıyorum lan!”
E2:
“Nerdesiniz lan? Kimsiniz lan?!”
Panik.
Ama vücutları donmuş gibidir.
Ne bağırabilen...
Ne kaçabilen...
Zihinlerine görünmeyen bir zincir vurulmuştur.
Ve karanlıkta bir figür yaklaşır.
Doğa Ana.
Sessizce yürür.
Üstünde toprak renkli eski bir giysi.
Etrafında örümcekler, kelebekler, fareler, kuşlar vardır.
Karşılarında durur.
Grup onu görünce iyice dehşete düşer.
E1:
“Kim lan bu kadın? Ne istiyo bizden?”
Doğa Ana sadece bakar.
Tek kelime etmez.
Ama gözleri...
Sözlerden daha güçlüdür.
Grup ilk kez, hayatlarında gerçek bir şeyle karşılaştıklarını hisseder.
📍 SAHNE 10: “Zihinsel Mahkeme”
Mağara sessiz.
Yalnızca nefesler duyuluyor.
Zihinleri, bir anda başka bir boyuta çekiliyor.
Göz bebekleri büyür, dudakları titrer, ter içinde kalırlar.
Doğa Ana ellerini iki yana açar.
Gözlerini kapatır.
Sesi rüzgâr gibidir, fısıltı ama her şeyin içinden geçer:
“Zihniniz... artık sizin değil.”
“Siz... yaşattığınızın ta kendisisiniz artık.”
K1 — “Kedinin Zihni”
K1’in gözleri büyür.
Titreyerek yere yığılır.
Elleri pençe gibi kıvrılır.
Nefes alamaz hâle gelir.
K1:
“Hayır... araba geliyor... dur! Durun!”
Kafasını sanki yukarı kaldırmak ister.
Ama görünmeyen bir şey onu eziyordur.
Ve bir anda...
KAFASI PATLAR.
Tıpkı bir kedinin ezildiği gibi.
Kafatası yana açılır.
Kan fışkırır.
Beyni taş zemine yayılır.
K1, gözleri açık hâlde hareketsiz kalır.
E2 — “Kuşun Zihni”
E2 çığlık atmak ister ama boğazı düğümlüdür.
Göğsünü tutar.
Nefes almak zorlaşır.
Sonra...
ZINNNK!
Gövdesi bir anda ortadan delinir.
Bir ok, görünmeyen bir hızla tam kalbinden geçer.
Arkaya doğru düşer.
Gözleri boş bakar.
Ölmüştür.
E1 — “Hamsterın Zihni”
E1 titreyerek ağlamaya başlar.
Yerde kıvranır.
Küçük bir hayvan gibi büzülür.
“Yapma… nolursun… yapma!
Ne olur… affet!”
Doğa Ana ağır ağır ona yaklaşır.
Yüzünde acıma yoktur.
Sesi buz gibidir.
“Hatırlıyor musun?
O da böyle titriyordu...
E1’in kafasına görünmeyen bir darbe iner.
Şiddetle yere çarpar.
Sonra...
TIK TIK TIK!
Kemikleri içeriden kırılır.
Omurgası çatırdar.
Kolları kıvrılır.
Bacakları kırılır.
Acıdan bağırmak ister ama sesi çıkmaz.
Ciğerleri içe çökmüştür.
Ve o da kanlar içinde yere yığılır.
GERİDE KİM KALDI?
K2.
Tüm sahneye şahit olmuştur.
Ama ona dokunulmaz.
Sadece Doğa Ana'nın gözlerine bakar.
Doğa Ana:
“Sen... izledin.
Konuştun.
Ama durduramadın.
Sessizliğinle geciktin.
Bu yüzden... sen yaşamayı hak ediyorsun ama...
unutmayı değil.”
Doğa Ana parmaklarını şıklatır.
K2 bir anda ormanın ortasında, kampın ilk kurulduğu noktada yalnız başına uyanır.
Üzerinde hiç kan yok.
Etraf sessiz.
Ama...
Arkadaşlarından hiçbiri yok.
Ve kamp alanı artık çamura bulanmış.
EPİLOG: “Kurtulan”
Aylar geçmiş.
K2, şehirde bir apartman dairesinde tek başına yaşıyor.
Hayatına kaldığı yerden devam ediyor gibi...
Ama içi çürümüş.
GECE
Karanlık bir oda.
Televizyon açık ama sesi yok.
K2 koltukta oturuyor.
Ellerinde alkol şişesi.
Gözleri boş.
Yüzü solgun.
Aklı... başka bir yerde.
Bir anda...
GÖZLERİ KAPANIR.
RÜYA
Yine ormandadır.
Yine mağarada.
Yine o sesler...
Çığlıklar...
Ezilen bir kedinin bağırtısı...
Okla delinen bir gövde...
Titreyen bir hamster...
Ve Doğa Ana’nın gözleri.
Hiçbir şey söylemeden sadece bakar.
K2:
“Hayır... lütfen... keşke ben ölseydim de engelleyebilseydim... ben... ben sadece sustum…”
Ve bir anda mağarada bir aynayla baş başa kalır.
Aynada... kendi yüzünü değil, öldürdüğü canlıların gözlerini görür.
UYANIŞ
K2 çığlık atarak uyanır.
Ter içinde.
Solunumu bozuk.
Ellerini kafasına götürür.
“Yeter! Artık bitsin!” diye bağırır.
Ama geçmez.
Her gece aynı rüyayı görür.
Her sabah aynı boşluk.
DIŞ SES – DOĞA ANA (zihinsel)
“Bazıları bir kez ölür.
Ama bazıları... her gece yeniden.”
“Sessizlik de suçtur.”
K2 pencereye doğru yürür.
Dışarısı kalabalık.
Hayat devam ediyor.
Ama onun için zaman durmuş gibidir.
Her günü ıstırapla geçiyordur ve her gün kendine kıymak istiyordur.
Ve kamera yavaşça uzaklaşırken,
arkasında çerçeveye asılmış bir resim:
“O geceden kalan tek şey: Sessizlik.”
Yorumlar
.jpg)
Bence güzel yazıyorsun sevdim. Yazmaya devam et
YanıtlaSil