Kayıtlar

HUZUR

Resim
  Duru, odasının köşesinde, soluk sarı bir masa lambasının altında oturuyordu. Pencereden içeri sızan rüzgar, perdeyi hafifçe kıpırdatıyordu. Elinde bir kitap… Parlaklığını kısmış, telefonunu sessize almıştı. Bu onun en huzurlu anıydı. Kitabın satırlarında gömülüydü gözleri. Sayfa kenarında kalemle bir şey çizmişti az önce. O an geldi. Gözleri şu cümlede takılı kaldı:     "O gün büsbütün güzeldi. Hiç yaşamamış şeyler gibi güzeldi. Hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi..." Bir anda nefesi yavaşladı. Sanki içindeki bir boşluk bu cümleyle dolmuştu. Gözleri parladı ama dudakları kımıldamadı. “Ne garip…” diye fısıldadı kendi kendine. Tam o sırada, telefon titredi. Bir mesaj. Instagram’dan. Tanımadığı bir hesap. Profil fotoğrafı net değildi. Poyraz. Mesajda sadece şu yazıyordu:     "O gün büsbütün güzeldi… Eğer olsaydı, tabi." Duru’nun elinden kitap düşecek gibi oldu. Birkaç saniye bakakaldı. Şaka mıydı bu? Dinleniyor muydu?...

SATRANÇ

Resim
    Yeraltında faaliyet gösteren, kimliği bilinmeyen bir şirket, seçilmiş beş kişiye gizlice ulaşır. Her biri farklı geçmişlerden gelen bu insanlar, hayatlarının değişeceğini düşünerek bir anlaşma imzalarlar. Tek bir cümle:     “300 milyon dolar kazanmak ister misiniz?”     Ve ardından birer birer ortadan kaybolurlar. KARAKTERLER:     Damien: Sessiz, geçmişi karanlık. Eski bir paralı asker.     Isolde: Genç ama zeki. Davranış bilimleri mezunu. İlk başta çözüm üretmeye çalışır.     Lucien: Narsist ve soğuk. Paranın her kapıyı açacağına inanan bir finansçı.     Elara: Yumuşak kalpli, idealist bir hemşire. Yardım etmeye çalışır.     Thorne: Alaycı, deli ile dahi arası bir tip. Kafayı çözmüş gibi görünür ama en tehlikelisi olabilir. Zifiri karanlıkta… Sessizlik, neredeyse sağır ediciydi. Sonra biri… gözlerini açtı. Sonra bir diğeri… Damien gözlerini kırpıştırarak tavana baktı. Metal. Soğuk. Tanımsız. Kalktı. Etr...

BOT

Resim
  Baran yüzünü eline dayamış, sıkıntıdan gözleri kayıyor. İnternet yok. Telefon: "Bağlantı yok" TV: Sıkıcı. Baran homurdanıyor: "Offf... Ne yapayım ben şimdi? Sokacam bu internete." Bir anda aklına eski bir offline oyun geliyor. Bilgisayarı açıyor. FPS tarzı, klasik bir 5v5 oyun: "CS, VALO, PUBG TARZINDA NE HAYAL EDERSENİZ" Baran offline modda başlatıyor. Botlarla. RAUND 1 Klasik... Baran sağa sola koşuyor, birkaç saniyede üç botu vuruyor. Baran: "Bunlar da çok sıkıcı ya... Biraz direnin be abi. Neyse, ısınma gibi sayarım." RAUND 2 Tam köşeyi dönerken bir bot onu headshot’la indiriyor. Baran’ın ağzı açık kalıyor. Baran: "Oha? Bot mu vurdu lan öyle?" Ekranın altından bir mesaj beliriyor:     [BOT_03]: "Çok kolaysın pislik." Baran birkaç saniye kıpırdamıyor. Baran: "Ne diyosun lan? Bu ne? Bu oyunda botlar konuşmaz ki..." Klavyesine elleri titrek gider:     [Baran]: "Sen gerçek misin lan?" Anında cevap geliyor...

HAYAL

Resim
  Hayal, ince h ırkasını omzuna attı. Aynada kendine son bir kez baktı, sa çlar ını d üzeltti. Arkas ından gelen ses hafifti ama yorgundu: “Git bakalım... arkadaşların beklemesin.” Yatağında yarı oturur halde olan annesi, zorlukla g ülümsedi. Göz altlar ı mor, sesi kısık, ama y üzü Hayal’i görünce biraz canlan ıyordu. Hayal annesinin yanına gitti, elini tuttu. “Sen kendine çok iyi bak. İla çlar ını aldın, değil mi? Telefon burada, şarjda. Bir şey olursa hemen ara, tamam mı?” Annesi başını salladı. Hayal öptü aln ını, biraz zorlanarak g ülümsedi. “ İyileşeceksin anne. S öz veriyorum.” Kap ıyı kapatmadan önce bir kez daha döndü, içinden “ke şke gitmesem” dedi. Ama sonra dışarı ç ıktı. Hayal, kafeye geldiğinde arkadaşları çoktan masaya oturmu ştu. Ada el salladı, Arda kulaklıkla uğraşıyordu. Baran g özlü ğ ünü düzeltip Hayal’e bakt ı: “Hoş geldin.” Kısa bir sarılmadan sonra Hayal sandalyeye oturdu. Hava g üzeldi, ama içindeki gerginlik kolay kolay çözülmüyordu. Biraz sohbetten sonra B...